|
|
YARGIÇLAR (Seçme) Ne hakkın olacak, Ne, bir şeyciğin. Sen, Amerikaların, Terkedilmiş oğlu, Sen ey yoksulluk kadehi: Aşağı Peru’da, Patagonya’da, Şehirlerde ve Nikaragua’da, Korumak için toprağını, Ve ufacık evini, mısırlarıyla; Ne yargıç var sana, Ne kanun. Efendilerinin, Seni yenenlerin sultanlığı, Geldiği çağda; Yeni unutulmuştu daha, Bıçaklı, Pençe tırnaklı eski düş. Göğünü, ıssız komak için, Geldi kanun; Tapılmış toprağını, Çekip almak için geldi; Nehirlerinin suyunu, Kapışmak için; Ağaçlarının hürlüğünü, Çalmak için geldi. Yalancı tanıklar, Tuttular. Vura vura deldiler, Yüreğini: Celplerle, kağıtlarla, Soğuk fermanlar altına, Gömdüler seni. Acının sınırında, Ayıkınca bir: Odsuz ocaksız, kimsesiz, Tığ teber, şah-ı merdan; Al dediler zindan, Al dediler zincir, Vurdular kelepçeyi; Yüzüp te bir yoksul can, Kurtarmayasın diye, Boğulasın diye boğulasın, Debelene, debelene. Pablo NERUDA
Unknown "revolucionario"
- 16 years, 9 months, 4 days ago
|
|
|
UNUTMAK YOK Nerelerdeydin diye sorarsan "Hep eskisi gibi", diyeceğim. Toprağı örten taşlardan söz edeceğim, sürdükçe kendini harcayan ırmaktan; ben yalnız kuşların yitirdiklerini bilirim, gerilerde kalan denizi bilirim, bir de ağlayan ablamı. Neden ayrı adlarla anılıyor ülkeler, neden günler yeni günleri izliyor? Neden koyu bir gece birikiyor ağızda? Neden ölüler? Nereden geliyorsun diye sorarsan bölük pörçük kelimelerle konuşmak zorundayım, ağzı zehir gibi yakan araçlarla, çoğu çürümeye yüz tutmuş hayvanlarla ve avutamadığım yüreğimle. Andaç değil yanımızda götürdüklerimiz unutuşta uyuklayan sarımsı kumru değil, yaşlarla kaplı yüzler, boğazımıza yapışan eller ve yapraklardan sıyrılan şey: aşınmış bir günün karanlığı acıyı kanımızda tatmış bir günün. İşte menekşeler, işte kırlangıçlar bize sevinç veren ne varsa, geçici ve küçük duyarlıkların yan yana göründüğü süslü kartpostallarda. Ama bu sınırın ötesine geçmeliyim, dişlemeliyim sessizliğin çevresindeki kabuğu, ne karşılık vereceğimi bilemem: öyle çok ki ölüler, ve öyle çok ki al güneşle yarılmış hendekler, ve öyle çok ki gemilere vuran miğferler, ve öyle çok ki öpüşlerle kilitli eller, ve öyle çok ki unutmak istediklerim. Pablo NERUDA
Unknown "revolucionario"
- 16 years, 9 months, 4 days ago
|
|
|
TEMBEL Gök araçları gidip gelecek Yıldızlar arasında. O canım ayı çalmak Ve eczanelerimizi kurmak için oraya Çıkacaklar habire! Biz de, Bu şarap dolu bağbozumu gününde Yaşamaya başlayacağız Evde şu yarımada denizinde Şili’de kirazlar ırgalanıyor Güzelim kızlar türkü söylerken Su pırıl pırıl gitaranın içinde Güneş ışıl ışıl. Taşıyor buğdaya mucizesini İlk şarap kırmızı kırmızı Körpe bir bebek gibi sımsıcak İkincisi gürbüz mü gürbüz Sanırsın şehlevent avaz Üçüncüsü sapsarı yakut Yangından ve gelincikten Evimde deniz ve toprağım var Karımın gözleri bir dev Rengi yabani fındık Ve gece bastırınca Deniz beyazlar giyiniyor ve yeşil Ve sonra Köpükler içindeki ay Okyanusla nişanlandım düşünde O halde niye terkedelim gezegenimizi. Pablo NERUDA
Unknown "revolucionario"
- 16 years, 9 months, 4 days ago
|
|
|
ÖLÜM I Dünyaya birçok kez gelmişim Yok olmuş yıldızların dibinden Ellerimde tuttuğum Ölümsüzlük bağlarını dokuyarak Şimdi öleceğim yeniden Vücudumu örten toprağa sarınarak! II Ne papazların sattığı Gökyüzünden bir parça aldım. Ne de tembel zenginler için Metafizikçilerin, Düzüp koştuğu, karanlıklardan. III Ölüm içinde yoksullarla bir olmak istiyorum Göğü elinde tutanların kamçıladığı İnceleme yeteneği olmayanlarla! Şimdiyse ölüme hazırım Beni saran bir elbise gibi Sevdiğim renkten Boyu bosuma tıpatıp; uygun Ve benim için gerekli olan Beni saran bir elbise gibi! Pablo NERUDA
Unknown "revolucionario"
- 16 years, 9 months, 4 days ago
|
|
|
OĞULLARI ÖLEN ANALARA TÜRKÜ Onlar ölmediler yok, Ateş fitiller gibi: Dimdik ayakta, Barut ortasındalar! Karıştı, bakır tenli Çayır çimene, Karıştı, O canım hayalleri: Zırhlı bir rüzgar, Perdesi gibi; Bir set gibi: Kızgın çehreli, Göğüs gibi: Göğün görünmez göğsü gibi! Analar, onlar ayakta Buğday içindeler, onlar, Yücelerden yüce dururlar: Dünyayı doruktan seyreden, Bir öğle güneşi gibi. Bir çan darbeleri gibi, Onlar. Ölmüş gövdeler arasında, Zaferi çekiçleyen bir ses gibi Onlar, Kara bir ses gibi. Ey canevinden vurulmuş, Toz duman olmuş bacılar! İnanın oğullarınıza. Kök oldu onlar, Sade kök: Kan suratlı, Taşlar altında. Karışmadı toprağa, Dağılmış kemikçikleri. Ağızları ısırır hala, Kuru barutu; Ve demir bir okyanus gibi, Titreşirler hala. Ben ölmedim der, Yumrukları; Yukarı kalkık yumrukları, Daha. Bunca yere düşmüşlerden, Yenilmez bir hayat doğar: Bir tek beden olur, Analar, bayraklar, çocuklar, Hayat gibi canlı tek bir beden; Bir yüz bekler karanlıkları, Ölü gözleriyle, Kılıcı dopdolu, Dünya ümitlerinden. Dursun, Dursun yas esvaplarınız. Yığın derleyin, Gözyaşlarınızı; Bir metal oluncaya kadar: Bununla vuracağız, Gündüz gece; Bununla çiğneyeceğiz, Gündüz gece; Bununla tüküreceğiz Gündüz gece Kin kapılarını, Kırıncaya kadar. Oğullarınızı bilirdim, Unutmadım acılarınızı. Ölümleriyle nasıl kıvandıysam, Hayatlarıyla da öyleyimdir. Onların gülüşleridir: Karanlık atölyeleri ışıtan. Her gün metroda, yanıbaşımda: Onların ayak sesleridir, Çın çın. Akdeniz portakallarında, Güney ağları içinde; Yapılarda, Basımevi mürekkeplerinde; Kalplerini tutuşur gördüm onların, Güçle, yangınla. Ben de sizler gibiyim, analar . Benim kalbim de yas dolu, ölüm dolu. Gülüşlerinizi öldüren kanla, Serpilip gelişmiş; Bir orman gibidir kalbim. Günlerin kahredici yalnızlığı, Uyanışın sisli öfkeleri Girmiştir içine. Susamış sırtlanları, Bitip tükenmez ürmeleriyle Afrikadan gürleyen hayvan sesini; Öfkeyi, iniltileri, hoşgörmeleri, Bırakın, bir yana bırakın. Ölümün ve tasanın Çemberinden geçmiş analar, Doğan ulu günün ortasına bakın: Bu topraktan güler ölüleriniz. Kalkık yumrukları titrer, Buğdayın üstünde, Bilesiniz. Pablo NERUDA
Unknown "revolucionario"
- 16 years, 9 months, 4 days ago
|
|