Teninde Akdeniz yanıp sönen
esmer bir ırmaktı zaman;
dokundukça köpürüyordu sularına,
suları dillendikçe inliyordu
ve bir dişe batıyırdu her yer
bir düşe...
Derken, ırmak alıp götürüyordu ikimizi
işte, diyorduk, suların ateşi,
işte kalçası, işte ayak bilekleri,
işte dizi.
Sonrası, çınlayan bir doğallıktı
tanlış yazılmış semada.
Şimdi sen,
camlarda birbirini gagalayan kırlangıç çığlıkları
vardıysa o gün,
kapılar yumduysa gözlerini
ve çarşaflar gizli birer destandıysa henüz,
onları söyle.
Üç nasıl akarmış bire,
nasıl çıkılırmış temizliklerden soyuna soyuna
bir yüce kire
hiç söyleme.
Dışarısı hala kör çünkü,
hala sağır
ve yüzler hala kekeme.
Dışarısı tıklım tıklım bakkal hesabı;
- ki, yalnızlık hesaplılıktır biraz da...
H.A.T.
Elif Seductive
- 15 years ago